5 Ağustos 2012 Pazar

Benliğini Yitirmeden Sevebilmek


Uzun zamandır aşk ve ilişkiler konusunda burada ahkam kesmiyorum. Ve şimdi diyorum ki o zaman bu zamandır.

Bu yazıda değinmek istediğim konu, aşk ve uğruna yapılan fedakarlık hakkında. Mehmet Coşkundeniz kadar aşk konusunda mertebeli olmasam da gerek yaşadıklarım gerekse gördüklerim beni bu yazıya yazmama çoktan itti bile.

Hayatına o ya da bu şekilde birilerini sokarsın ve değer verirsin. Aynı değeri de karşıdan beklersin. Önceleri sen ve benken, sevgili olunduğunda bu kez biz olursun. Ama ben kavramını körü körüne unutarak değildir biz olmak. Kendinin bir birey olduğu ve sevgilinden öncesinde de hem onun hem de senin bir hayatının var olduğunu unutmadan biz olabilmektir önemli olan.

Etrafımda gördüğüm üzere ne yazık ki ilişkilerdeki birçok sorunda bundan kaynaklanıyor. İnsan birisiyle çıkmaya başladıktan itibaren karşısındakinin hayatında ona eşlik etmeye başlayan biri olduğunu unutup kendi hayatını tamamen karşısındakinin ellerine bırakarak ya da karşısındakinin hayatını tamamen değiştirmeye çalışarak sürdürüyorlar ilişkiyi. Sadece biz olarak kalarak!

Hem erkek hem de kadın çıkmaya başladıkları andan itibaren zehir ediyorlar hayatı birbirlerine. Kadın erkeğin tamamen ona endeksli bir yaşam sürmesini istiyor. Dizinin dibinden ayrılmadığı ve onsuz nefes almadığı. "Erkek erkeğe çıkamazsın! , kimle mesajlaşıyorsun? , kimle konuştun? , kim o?, niye selam verdin?" bla bla. Sanki kadın arkasını döndüğü an sevgili yeni aşklara yelken açacakmış gibi yapılan bir muamele. Karşı tarafı yalnızlaştırmaya çalışarak, hayatında bundan sonra sadece ben olmalıyım gibi yersiz tripler yaparak.

Sadece kadınlar değil tabii bunun bir de erkek versiyonu var. "kimle konuştun?, bunu giymeni istemiyorum?, telefonunu niye açmadın?". En basitinden mini eteği ya da şortuyla gördüğün ve beğendiğin kadını ikna edip çıkmaya başladıktan sonra giyim tarzını tamamen değiştirmesini istemek. İyi de sen onu öyle beğenip sevdin, sevgilisi olunca sevdiğin kadının hayatını hükmetme konusunda böyle saçma bir misyonu niye üstleniyorsun ki! O zaman en başta bana uygun değil deyip, çıkmasaydın!

Hatta bir de işin sosyal medya boyutu var ki akıllara zarar. Bazı çiftler durumu öyle bir hale getirdiler ki, çıkmaya başladıkları andan itibaren aynı Facebook hesabını iki isimle kullanır hale geldiler. Ben bu derece kontrollü olunması gerekliliğini her an hissettiren bir ilişkiyi hastalıklı buluyorum.

Kısaca birinle sevgili olduğunda onun hayatında söz hakkına sahip olursun elbette ama hayatının hakimi de olmasın. Gene aynı şekilde karşındakine söz hakkı tanırsın ama hayatının yönetimini tamamen karşı tarafa bırakmaman gerekir. 

İşin özeti, iyi bir ilişkinin sırrı güvenmekle ve seçtiğin kişinin güvenilir olmasıyla başlar, bir insanı kontrolü ele aldığını sanarak zorla güvenilecek hale getiremezsin. Ve de karşındakini törpüleyebileceği küçük kusurları dışında tamamen değişmesini beklememek gerekir. Çünkü bir kere en başta sen onu öyle beğenmiş ve sevmişsindir.






2 kişi ahkam kesmiş:

LaLa dedi ki...

Çok dogru ve güzel yorumlamışsın. Begenerek ve severek çıkan insanlar cidden bir süre sonra anormalleşiyorlar. Birbirini değiştirmeye çalışmalar,aşırı kıskançlıklar ayrılmanın ilk nedeni. Onun için çıkmadan önceki o göz kaçırmalar,uzaktan flörtleşmeler eskiye dönme istegi çok aranmaktaaa.

SmG dedi ki...

Kelimesi kelimesine katılıyorum. İmzamı atabileceğim bir yazı olmuş, aynen böyle düşünüyorum ve galiba onun için yalnızım. İlişkinin buna döneceğini bildiğimden kimseye güvenip yeşil ışık yakamıyorum. Sonum ne olacak bilmiyorum gerçekten. Ama evet, ben de bu tür ilişkileri son derece hastalıklı buluyorum.